Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin’in hikayelerini hepimiz duymuşuzdur. « Ey aşk sen nelere kadirsen, sen neler yaptırırsın insanoğluna » dediğimiz türden hikayeler hep var olmuştur. Aşk’a hudut çizilmiyor amma derdi ancak çeken biliyor. Ayrılığın ölüme eşdeğer olduğunu, hatta ölümden beter olduğunu şiirlerde, şarkılarda olabileceğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Zor anlarda ortaya çıkan hikayeler, düşer satırlara nesilden nesile akıp gider.
Karantina günlerinde ziyareti yasaklanan huzurevinde yaşayan 61 yıllık aşkı Marion’u görmek için Nick’in başvurduğu yöntem dillere destan, aşıklara ilham olacak türden bir hikaye. 88 yaşındaki Nick Avtges, virüs salgını öncesinde her sabah kalkar, traş olup bir-iki lokma yuttuktan sonra düşerdi yollara. Her sabah kalbi kıpır kıpır gülümserdi sokaklara, ağaçlara, çiçeklere. Varırdı büyük bir heyecanla Marion’un dizinin dibine. Yaşlı vücudu artık yorgun olan Marion uzun bir süre önce kaldırılmıştı huzurevine. 61 yıllık beraberliklerinin son yıllarının her sabahı sanki ilk buluşmalarındaki heyacanla geçiyordu. Her sabah kalbinin sahibi Marion’u ziyaret eden Nick, ona hikayeler anlatır, sokakta gördüklerini tasvir ederdi. Elele tutuşup saatlerce konuşmadan birbirlerine bakar, bakar gülümserlerdi. Günün ilk ışıklarında, akşamın ilk kasvetli karanlığına kadar zamanının Marion ile geçiren Nick sonunda evine dönüp 61 yıllık sevdalısını rüyasında görme hayaliyle derin ve huzurlu uykulara dalardı. Onlarınki bu yeryüzünde yaşanan en mutlu aşk hikayelerinden biriydi. Sonra dünyayı bir korku saldı. İnsanlar sokakları terkedip dört duvarların ardına gizlenmeye başladı. Yöneticilerin yasaklı fermanları birbirini izledi. Ve Nick’e bir süre Marion’u göremeyeceksin denildi. Fermana isyan etmek istese de Nick çaresizce evine kapandı. Önce yemek isteği azaldı. Sonra gözlerinin feri yavaş yavaş söndü. Yaşlı kalbi eski heyacanını yitirip yorgun-yorgun atmaya başladı. Mutsuz, umutsuz dolanıp durdu Nick kapalı kapıların ardında. Bir kaç yüz metre ileride huzurevinde karantinaya alınan kalbinin efendisi Marion’u görememek Nick’i serin sulardan kızgın ateşlere sürükledi. Yandıkça yandı yüreği… Bir zamanlar mutlu rüyalar gördüğü uykuları haram oldu yaşlı çınara. Gün, geceye karıştı, zaman kavramı yok oldu Nick’in çilekeş günlerinde.
Anne ve babasının muhteşem ötesi aşklarına tüm hayatı boyunca şahitlik yapmış oğulları Chris muhteşem bir fikirle çıktı Nick’in karşısına. Oğlunun dâhiyane fikri ile kalbi tekrar gümbür gümbür attı aşk acısında boğulmak üzere olan Nick’in. Vinçli bir kamyon bulundu. Huzurevinin çalışanları yalvar yakar ikna edildi. Bindirdiler Nick’i vincin üzerine. Vinç ikinci kata yükselirken, Nick’in kalbi kuşlar misali kanat çırpmaya başladı. Vincin 20 saniyelik yükselişi, bir ömürden de uzun geldi Nick’in tükenmekte olan sabrına. Sonra gördü gözleri gönlünün efendisi Marion’u. Açılan camdan bakışları kilitlendi birbirlerine iki çınarın. Maskeli oldukları için birbirlerine söyledikleri sözleri anlayamadılar ama aslolan gözlerdeki sevda pırıltısıydı. Yerden 10 metre yukarıdan dünyaya bir başka baktı iki sevdalı. Dakikalarca sürdü iki sevdalının bakışmaları, yenilendi yaşlı kalplerindeki çarpıntı. Mutlulukları zirve yaptı 10 dakikalığına iki çınarın. Onların ki kâğıda dökülmüş aşk sözcükleri değil, bakışlarda birleşmiş iki yüreğin ortak çarpmasıdır…
Kazım AKAR – Paris – 21/04/2020
Haber ve Fotoğrafların kaynağı : Ouest France ve Boston Globe gazeteleri
Bizi Sosyal Medya üzerinde takip edebilirsiniz